5 Eylül 2011 Pazartesi

ayıraçlar


AYIRAÇLAR=İNDİKATÖRLER

• Çeşitli maddeleri tanımak varlığını anlamak için kullanılan maddelere ayıraç denir.

KARBONHİDRAT

ekmek,pilav,makarna,unlu yiyecekler,patates,süt,süt ürünleri,meyveler v.b.
• Nişasta + İyot Çözeltisi ------- > Mavi - Mor Renk
• Nişasta + Lügol Çözeltisi ------- > Mavi - Mor Renk
• Glikoz + Benedict Çözeltisi ----ISI----> Kiremit Kırmızısı Renk
• Glikoz + Fehling Çözeltisi -----ISI----> Kiremit Kırmızısı Renk
• Selüloz + İyotlu Çinkoklorür------------ >Açık Mavi veya Yeşil Renk
• Glikojen +İyot Çözeltisi------------------- >Kahverengi-Kırmızı renk

PROTEİN 
et,süt,yumurta,peynir,bakla,fasülye,nohut,mercimek v.b.
• Protein + Nitrikasit ---------ISI------- > Sarı Renk
• Protein + Biüret -----------ISI------- > Mor - Menekşe Renk
• Protein + Fehling Çözeltisi----ISI----->Menekşe Renk
• Protein + Lügol ------------ISI--------- > Sarı Renk

YAĞLAR
içyağı,kuyrukyağı,zeytinyağı,mısıryağı,pamukyağı,ayçiçekyağı,soyayağı,fındık,ceviz,fıstıkyağı
• Yağ + Eter ---------------------> Kağıt üzerinde saydam leke
• Yağ + Aseton ------------------> Kağıt üzerinde saydam leke
• Yağ + Alkol --------------------> Kağıt üzerinde saydam leke
• Yağ +Sudan III ----ISI-------> Kırmızı damlacıklar

BAZLAR : KOH,NaOH,Ca(OH)2,Mg(OH)2,Ba(OH)2
• Baz + Fenol kırmızısı ---------------- > Kırmızı renk
• Baz + Kongo sıvısı -------------------- > Kırmızı renk
• Baz + Turnusol kağıdı -------------- > Mavi renk

ASİTLER : CO2, H2SO4,HNO3,CH3COOH
• Asit+ Kongo sıvısı --------------------> Mavi renk
• Asit + Fenol kırmızısı -------------- > Sarı renk
• Asit + Turnusol kağıdı ------------- > Kırmızı renk

NEFES (CO2=Zayıf asittir)
• Nefes + NaOH ---------------------- > Bulanıklık oluşur
• Nefes + KOH ----------------------- > Bulanıklık oluşur
• Nefes + Ba (OH)2 ------------------- > Çökelme ve Bulanıklık oluşur
• Nefes + Kireç suyu Ca(OH)2-------> Çökelme ve Bulanıklık oluşur
• Nefes + Fenol kırmızısı ------------ > Sarı renk

KARBONDİOKSİT TUTUCU BİLEŞİKLER

• CO2 + Fenol kırmızısı ----------> Sarı renk
• CO2 +NaOH----------------------> Bulanıklık oluşur.
• CO2 +KOH------------------------> Bulanıklık oluşur.
• CO2 +Ba (OH)2-------------------> Çökelme Bulanıklık oluşur.
• CO2 + Kireç suyu Ca(OH)2----> Çökelme Bulanıklık oluşur.

fenokulu.net

yapılarına göre besinler

http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuBaslikListesi&baslikid=31&KonuID=1132

ovum,zigot,embriyo,cenin


ovum

  1. Bk. yumurta
  2. (en) Female reproductive cell, ovule; egg
  3. I. biyol. yumurtacık, yumurta.
  4. I. ovum, yumurta (memeli, balik, böcek), tohum

zigot

  1. Erkek ve dişi gametin birleşmesiyle oluşan döllenmiş hücre.
  2. Döllenme sırasında spermatozoitin yumurtayla birleşmesi sonucu oluşan hücre.
  3. Bir dişi ve bir erkek eşey hücresinin birleşmesiyle oluşan döllenmiş yumurta.





Embriyo, (Yunanca: έμβρυο'[tohum]) çok hücreli diploid ökaryotlarda gelişimin ilk basamaklarından biri.
Yumurta ve sperm hücrelerinin birleşmesiyle oluşan zigot, çift sarmallı DNA moleküllerini içerir. Bitkiler, hayvanlar, ve bazı protistlerde zigot mitozla bölünerek çok hücreli canlıyı oluşturur. Embriyo terimi, bu gelişimin zigotun bölündüğü zamanla, gelişim basamağının başka basamağa geçmesine kadar olan ilk zamanlarını anlatmak için kullanılır.
İnsanlarda, ilk sekiz haftalık döneme embriyonal dönem denilir. Embriyonal dönemde 3 germ yaprağından çeşitli organ sistemleri oluşur. Hayvanlarda, zigotun bu gelişim aşamasında morula, blastula ve gastrula evreleri görülür. Bitkilerde ise, bu gelişme safhaları standart değildir, embriyo yeni bitkiler oluşturmak üzere gelişirler.



fetus

  1. Üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen isim.
  2. Bk. dölüt
  3. I. cenin, dölüt

Türetilmiş Kelimeler (bis)

fetus foetusfetus foetusfetalfetal circulationfetal feotalfetal membranefetalis

Destek

Wiki felsefesiyle çalışan web sitesi ansikopedisi Siteler Hakkında'yı destekliyoruz. Dizindekonularfirma ürünleri ve firma hizmetleri de sağlanıyor.

dölüt (nedir)

  1. Embriyonun, bütün organları belirdikten sonra aldığı ad, cenin.
  2. Döl yatağı (uterus) içinde bulunan, embriyoya, yaklaşık 7 hafta sonra verilen isim. Cenin, fetüs.

su donarken neden hacmi artar


Örneğin su, bahsettiğiniz duruma bir istisna oluşturuyor ve donarken hacmi, küçülmek yerine artıyor. Bu, su moleküllerinin geometrisinin ve aralarındaki etkileşimi sağlayan kuvvetlerin özgün şekli ve büyüklüğünden kaynaklanıyor.

Bir su molekülünün, aralarında 104,5°’lik açı bulunan O-H bağları bulunuyor. Bilindiği gibi, sudaki hidrojenler ayrıca, komşu su moleküllerinin oksijenleriyle ‘hidrojen bağları’ oluşturur. Su buz haline geçerken, görülen, ‘açık altıgen’ bir kafes şeklinde kristtalleşiyor. Komşu moleküllerden birindeki H ile, diğerindeki O arasında, oldukça güçlü hidrojen bağları oluşuyor ve bu durum, denge halindeki O-H bağı uzunluğunun, serbest bir moleküldekinden daha büyük olmasıyla sonuçlanıyor. Dolayısıyla, buzun yapısındaki altıgen molekül dizilimi içerisinde, su fazındaki moleküller arasında bulunandan daha fazla boşluk var. Bu yüzden, buzun 0°C’deki mol hacmi, suyunkinden %10 daha fazla. Bu yapı, buzun erimesinden sonra dahi tümüyle kaybolmuyor ve suyun mol hacmi, 4°C civarında en küçük değerine ulaşıyor. Bu sayededir ki, su üstten donmaya başlar ve buzdağları, kütlenin yaklaşık %8’i dışarıdak kalacak şekilde, suyun üzerinde yüzerler. Gerçi sözkonusu altıgen kristal yapı, buzun birincil şeklini oluşturmakta olup, 273 K’den 73 K’e kadar geçerli. Ayrıca, 73 K’in altında, buzun şimdiye kadar belirlenmiş 13 farklı kristal şekli daha var. Aynı davranışı gösteren başka maddeler de mevcut. Antimon, bizmut, galyum, germanyum, asetik asit (CH3COOH) ve silikon da keza, donarken genleşir ve katıları sıvılarının üzerinde yüzerler.

Eğer böyle olmasaydı yani Su buz haline gelirken hacmi artmasaydı yada buz haline dönerken hacmi artmasaydı;
  • Buz hacmi arttığında suyun yüzeyinde olmaz dibe çökerdi,

  • Su altı canlıları var olmazdı,

  • Uzayda su ve bundan ötürü canlı aramazdık çünkü dünyada biz yaşayamazdık.





  • http://www.turkcebilgi.com/soru_cevap_17275_su-buz-haline-gecerken-hacmi-artarbu-durumun-sebepi-ve-canlilar-icin-onemi-nedir.html   sitesinden alıntı

  • 4 Ağustos 2011 Perşembe

    6.sınıf hücre

    Hücrenin temel kısımları : Hücre zarısitoplazma ve çekirdektir. Tek hücrelilerde bütün olaylar hücre içerisinde gerçekleşir. İş bölümü ve doku oluşumu yoktur. Çok hücrelilerde bütün olaylar hücre grupları arasındaki iş bölümü ile olur. En basit çok hücreli yada en karmaşık tek hücreli Volvox’ tur. Volvox' ta iş bölümü vardır ama doku oluşumu yoktur. Tek hücrelilerin oluşturduğu topluluğa koloni denir.

    Hücre teorisi:
    1)Bütün canlılar hücrelerden meydana gelmiştir.
    2)Hücreler bağımsız hareket ettikleri halde birlikte iş görürler.
    3)Hücreler bölünerek çoğalırlar.

    Hücreler ikiye ayrılır:
    1-Prokaryot (çekirdeksiz) Hücreler: Bu hücrelerin çekirdeği yoktur. Örneğin bakteri, mavi- yeşil alg prokaryot hücrelidir.
    2-Ökaryot (çekirdekli) Hücreler: Bu tip hücrelerin çekirdeği, zarla çevrili organelleri vardır. Örneğin protistler, mantarlar, hayvanlar, bitkiler ökaryot hücrelidir.

    Ökaryot bir hücre dıştan içe doğru üç kısımdan oluşur:
    I- Hücre zarı II- Sitoplazma III- Çekirdek

    HÜCRE ZARI
    Bütün bitki ve hayvan hücrelerinde bulunan canlı, saydam, esnek ve seçici geçirgen bir zardır.
    Seçici geçirgenlik, hücre zarının bazı maddeleri hücre alıp bazılarını almamasıdır.
    Yağ, protein az miktarda karbonhidrattan oluşur. Hücre zarının yapısı akıcı-mozaik zar modeli ile açıklanır.Bu modele göre zar; yağ denizinde yüzen proteinlerden oluşmuştur.
    Karbonhidratlar hücre zarındaki yağlarla birleşerek glikolipid, proteinlerle birleşerek glikoprotein şeklinde bulunur.Bunun sağladığı avantaj ise hücrelerin birbirini tanıması ve bağışıklıktır. Hücre zarının özgüllüğünü veren kimyasal madde glikoproteindir. Glikolipidi ve glikoproteini golgi sentezler.
    Madde giriş-çıkışı proteinler üzerindeki porlardan olur.
    Zarın özellikleri : Canlıdır,saydamdır,esnektir ve seçici geçirgendir.
    Zardaki proteinler enzim görevi yapar.
    Zarın görevleri : Hücreyi dağılmaktan korur.Hücreye şekil verir.Hücreyi dış etkilerden korur.Madde alışverişini sağlar.
    Zarın seçici-geçirgen olması onun canlı olduğunu gösterir.
    Hücre çeperi cansızdır,esnek değildir,tam geçirgendir. Hücrenin dayanıklılığını arttırır, hücreye şekil verir. Üzerindeki deliklere geçit denir. Selülozik yapıdadır. Prokaryot hücrelerde de bulunur ama yapısı selülozik değildir.

    Hücre zarının görevleri:
    1- Hücreyi dış etkenlerden korumak
    2- Hücreye şekil vermek
    3- Madde alış verişini kontrol etmektir.

    Hücre zarından geçebilen maddeler:
    Küçük moleküller ( glikoz, aminoasit, su, madensel tuzlar),
    Yağda eriyen A, D, E, K vitaminleri,
    Nötr moleküller (oksijen ve karbondioksit )’tir.

    SİTOPLAZMA
    Hücre zarı ile çekirdek arasını dolduran, renksiz, yarı saydam, yumurta akı kıvamında (kolloid) bir sıvıdır.
    Sitoplazma canlıdır ve hücrenin bütün hayatsal faaliyetleri burada oluşur.
    Sitoplazmanın içinde yapıları ve görevleri birbirinden farklı küçük parçacıklar vardır. Bunlara organel denir.
    Su, protein, yağ, karbonhidrat, mineral, vitamin, RNA çeşitleri, nükleotidler, ATP ve enzimler gibi organik ve inorganik maddelerden oluşmuştur.
    Görevi:
    1) Biyokimyasal reaksiyonlar için zemin oluşturmak,
    2) Organellere yataklık etmek,
    3) Rotasyon ve sirkülasyon hareketleri ile organellerin hareketini sağlamak,

    ÇEKİRDEK
    İçerisinde kalıtsal özellikleri taşıyan yapılar vardır.
    Bilinen en küçük hücre, bakteridir.
    En büyük hücreye deve kuşu yumurtasının sarısı,
    En uzun hücreye de yaklaşık 1 m uzunluğunda olan sinir hücreleri örnek olarak verilebilir.
    Bazı ilkel hücrelerde ise çekirdek yoktur, kalıtsal özellikleri taşıyan yapıların sitoplazmada dağınık olarak bu ilkel canlılarda bulunur.
    Çekirdek hücrenin hayatsal faaliyetlerini yönetir.
    Görevleri; hücreyi yönetmek, kalıtım bilgisini taşımak ve hücre bölünmesini sağlamaktır.
    Aynı zamanda özellikleri sonraki hücrelere aktararak kalıtsal devamlılığı sağlar.
    Çekirdeği çıkartılan bir hücre yaşayamaz.
    Kalıtsal karakterleri (genleri) taşır.
    Bakteri ve mavi yeşil alglerde çekirdek yoktur.
    Alyuvarların çekirdeği olmadığı için bölünemez.

    HÜCRE ÇEPERİ
    Bitkisel hücrelerde hücre zarının dışında bulunur. Hayvan hücrelerinde yoktur.
    Selüloz adı verilen ölü bir maddeden yapılmıştır.
    Hücre çeperi cansız, kalın dayanıklı, esnek olmayan, tam geçirgen yapıdadır.

    Hayvan Hücresi ile Bitki Hücresinin Karşılaştırılması
                                 Hayvan Hücresi          Bitki Hücresi
    Hücre duvar ---->         Yok                      Var
    Kloroplast ------>         Yok                      Var
    Sentrozom ------>         Var                       Yok
    Koful ----------->         Çok,küçük            Az,büyük
    Şekli ------------>        Yuvarlak                Köşeli

    6.sınıf çiçek

    ÇİÇEKLİ BİTKİLERDE ÜREME :
    1- Bitkilerin Sınıflandırılması :
    Bitkiler, üreme organı olan çiçeğinin ve tohumunun bulunup bulunmamasına göre çiçekli bitkiler ve çiçeksiz bitkiler olarak iki grupta incelenir.
    Üreme organı denilen çiçeği ve tohumu bulunan bitkilere çiçekli bitkiler denir.
    Üreme organı denilen çiçeği ve tohumu bulunmayan bitkilere çiçeksiz bitkiler denir.
    Çiçekli bitkiler; kök, gövde, yaprak, çiçek olmak üzere 4 kısımdan oluşur.

    BİTKİLER

    Çiçekli Bitkiler Çiçeksiz Bitkiler

    Açık Tohumlular Kapalı tohumlular Damarlı Çiçeksiz Damarlı Çiçeksiz
    Bitkiler Bitkiler
    Tek Çift (Eğrelti Otu) (Karayosunu)
    Çenekliler Çenekliler
    (Mısır, Buğday) (Fasulye, Nohut)

    2- Çiçek ve Kısımları :
    Çiçekli bitkilerin üreme organı olan, renkli, güzel kokulu ve görünüşlü organa çiçek denir. (Ters lale = ağlayan gelin, gül, çiğdem, zambak, gelincik, menekşe). Bütün çiçekler farklı renk, şekil ve kokuda olmalarına rağmen çiçeklerin temel kısımları birbirlerine benzer.
    Çiçekte; çiçek sapı, çiçek tablası, çanak yaprak, taç yaprak, erkek organ ve dişi organ gibi kısımlar bulunur.
    Tam bir çiçek, çanak yaprak, taç yaprak, erkek organ, dişi organ olmak üzere dört kısımdan oluşur.

    Çiçek Sapı :
    Çiçeği dala ya da gövdeye bağlayan ve su ile besin maddelerinin taşınmasını sağlayan kısımdır. Çiçek sapında odun ve soymuk boruları bulunur.

    Çiçek Tablası :
    Çiçeğin diğer kısımlarını üzerinde taşıyan yapıdır.

    a) Çiçeğin Kısımları :
    Tam bir çiçek çanak yaprak, taç yaprak, erkek organ ve dişi organ olmak üzere dört kısımdan oluşur.

    1- Çanak Yaprak :
    Çiçeğin en dış kısmında bulunan yeşil renkli yapraklardır. Çanak yapraklar, (çiçek tomurcuk halinde iken) çiçeğin diğer kısımlarını dış etkilere karşı korur ve fotosentez yaparak besin üretir. (Çiçeklerde genelde çanak yapraklar 5 tanedir).

    2- Taç Yaprak :
    Çiçeğin renkli, güzel kokulu ve görünüşlü olan kısmıdır. Taç yaprakların dip kısımlarında bal özü sıvısı (salgısı) salgılanır. Bal özü salgısı güzel kokulu olduğu için ve de taç yapraklar renkli ve güzel görünüşlü olduğu için böceklerin ilgisini çekerler ve tozlaşmaya yardımcı olurlar.

    3- Erkek Organ :
    Taç yaprakların arasında, dişi organın etrafına dizilmiş halde olan çok sayıdaki organdır. Erkek organ sapçık (ipçik) ve başçık olarak iki kısımdan oluşur.
    Sapçıklar, başçıkları tutar, başçıkları çiçeğe bağlar ve her sapçıkta bir başçık bulunur.
    Başçıkta polen keseleri bulunur. Polen keselerinin içinde polenler yani çiçek tozları, çiçek tozlarının yani polenlerin içinde de erkek üreme hücreleri olan sperm hücreleri bulunur. Polenler olgunlaşınca polen keseleri çatlar ve polenler etrafa yayılırlar.
    (Polen keselerinde bulunan polen-üreme- ana hücreleri mayoz bölünme geçirerek polenleri oluşturur).

    4- Dişi Organ :
    Çiçeğin ortasında bulunan, vazoya benzeyen ve genelde bir tane olan organdır. Dişi organ; dişicik tepesi, dişicik borusu ve yumurtalık olarak üç kısımdan oluşur.

    a) Dişicik Tepesi :
    Dişi organın en uç kısmıdır. Dişicik tepesi yapışkan ve nemli bir sıvı salgılar. Bu sıvı çiçek tozlarını yani polenler tutarak polenlerin burada çimlenmesini sağlar.
    b) Dişicik Borusu :
    Dişicik tepesini yumurtalığa bağlayan borudur. Dişicik tepesinde çimlenen polenleri yumurtalığa taşır.
    c) Yumurtalık (Ovaryum) :
    Dişi organın en alt kısmındaki şişkinleşmiş bölümdür. Yumurtalıkta tohum taslağı bulunur. Tohum taslağının içinde dişi üreme hücreleri olan yumurta hücreleri vardır.

    3- Çiçek Çeşitleri :
    Çiçekler, erkek organ ve dişi organın bulunup bulunmamasına göre iki çeşittir.

    a) Tam Çiçek (Bir Evcikli Çiçek=Erselik Çiçek) :
    Bir çiçekte erkek organ ve dişi organ ile birlikte taç ve çanak yapraklar da bulunuyorsa böyle çiçeklere tam çiçek denir.

    Örnek : Gül, papatya, elma, bezelye, kestane, fındık.

    b) Eksik Çiçek (İki Evcikli Çiçek) :
    Bir çiçekte erkek ve dişi organdan sadece bir tanesi bulunuyorsa böyle çiçeklere eksik çiçek denir.
    • Çiçekte sadece erkek organ varsa bu çiçeğe erkek çiçek (taş fırın) denir.
    • Çiçekte sadece dişi organ varsa bu çiçeğe dişi çiçek (light) denir.

    4- Çiçekli Bitkilerde Tozlaşma ve Döllenme :
    Bitkilerde tohum ve meyvenin oluşabilmesi için tozlaşma ve döllenme olmak üzere iki olayın gerçekleşmesi gerekir.

    a) Tozlaşma :
    Erkek organın başçığındaki polenlerin (çiçek tozlarının) dişi organın dişicik tepesine taşınmasına tozlaşma denir. Tozlaşma su, rüzgar, kuşlar, böcekler, insanlar sayesinde gerçekleşir. (Bataklık ve su bitkilerinde su sayesinde gerçekleşir).
    Tozlaşma olayı aynı tür bitkiler arasında gerçekleşir. Dişi organın dişicik tepesi, farklı bitki türlerinin polenlerinin yumurtalığa girmesini önler. (Laleden lale oluşmasının sebebi budur).

    b) Döllenme :
    Tozlaşma ile dişicik tepesine gelen polenler, dişicik tepesi tarafından salgılanan yapışkan sıvı ile tutulur ve polenler burada çimlenirler. Çimlenen polenler yani çiçek tozları çatlar ve erkek üreme hücreleri yani sperm hücreleri açığa çıkar. Açığa çıkan erkek üreme hücreleri (nin çekirdekleri) (nden biri yumurtalığa doğru hareket ederek polen tüpünü oluşturur) dişicik borusundan geçerek yumurtalıktaki tohum taslağına gelir.
    Yumurtalıkta dişi üreme hücresi olan yumurta hücrelerinin çekirdeği ile erkek üreme hücresi olan sperm hücrelerinin çekirdeğinin birleşmesine döllenme denir. Döllenme sonucu oluşan döllenmiş yumurta hücresine zigot denir.
    Zigot, bitkinin en küçük yani tek hücreli halidir. Oluşan zigot gelişerek (sürekli mitoz bölünme geçirerek) embriyo denilen bitkinin (canlının) ilk taslağını, modelini oluşturur. (Embriyo bitkinin kök, gövde, yaprak gibi kısımlarının taslağını, modelini bulundurur ve bu yapıların oluşmasını sağlar).
    Döllenme sonucu tohum taslağı gelişerek tohumu, tohumun içinde bulunduğu yumurtalık ta gelişerek meyveyi oluşturur.

    5- Çiçekli Bitki Çeşitleri :
    Çiçekli bitkiler, açık tohumlular ve kapalı tohumlular olarak iki grupta incelenirler.

    a) Açık Tohumlular :
    Tohumları açıkta gelişen, meyve yaprakları tarafından örtülmeyen bitkilerdir.
    Örnek : Çam, ladin, köknar, sedir. (Genelde meyvesiz ağaçlar).

    b) Kapalı Tohumlular :
    Tohumları meyve yaprakları tarafından örtülmüş olan bitkilerdir. Kapalı tohumlular, tohumlarındaki çenek sayısına göre tek çenekli ve çift çenekli bitkiler olarak iki grupta incelenirler.

    1- Tek Çenekliler :
    Tohumunda tek çenek olan genelde otsu, tek yıllık bitkilerdir.

    Tek Çenekli Bitkilerin Özellikleri :
    1- Otsu bitkilerdir.
    2- Saçak köklüdürler.
    3- Kambiyum dokuları yoktur. Bu nedenle enine büyümezler.
    4- İletim boruları düzensizdir.
    5- Yaprakları paralel damarlıdır.
    6- Yaprakları ince ve şerit şekillidir.
    7- Yaprak sapı yoktur.
    8- Çiçek sayıları 3 veya 6 nın katları şeklindedir.
    Örnek : Otlar, tahıllar, sebzeler, çiçekler.

    2- Çift Çenekliler :
    Tohumunda çift çenek olan bitkilerdir.

    Çift Çenekli Bitkilerin Özellikleri :
    1- Genelde odunsu bitkilerdir.
    2- Kazık köklüdürler.
    3- Kambiyum dokuları bulunur. Bu nedenle enine büyüyebilirler.
    4- İletim boruları düzenlidir.
    5- Yaprakları tüysü (ağ) damarlıdır.
    6- Yaprakları geniş ve parçalı şekillidir.
    7- Yaprak sapı bulunur.
    8- Çiçek sayıları 4 veya 5 in katları şeklindedir.
    Örnek : Bütün meyve ağaçları, fasulye, nohut, mercimek, bezelye.

    TOHUMDAN FİDANA :
    Bitkilerde tohum ve meyvenin oluşabilmesi için tozlaşma ve döllenme olaylarının gerçekleşmesi gerekir.

    1- Tohum :
    Dişi organın yumurtalığında bulunan, embriyo, çenek (besin deposu=endosperm) ve koruyucu kabuktan oluşan ve çimlenerek yeni bir bitkiyi meydana getiren yapıya tohum denir.
    Tozlaşma ve döllenme olayları sonucunda dişi organın yumurtalığındaki tohum taslağında zigot oluşur. Oluşan zigot sürekli bölünerek gelişir ve embriyo denilen bitki taslağını oluşturur. Embriyo oluştuktan sonra etrafında koruyucu kabuk oluşur ve kabuğun içinde besin depo edilir.
    Bitkilerde oluşan tohumların sayısı, şekli ve büyüklüğü farklı olabilir. Bunun nedeni bitkilerin bulundukları ortama, çevre şartlarına uyum sağlama şanslarını arttırmak ve nesillerinin devam etmesini sağlamaktır.

    a) Tohumun Özellikleri :
    1- Canlıdır.
    2- Az miktarda su bulundurur.
    3- İçinde embriyo olduğu için bitkinin bütün özelliklerini taşır.
    4- Uygun şartlarda çimlenebilir.
    5- Çimleninceye kadar besin üretemez yani fotosentez yapamaz.
    6- Çimleninceye kadar çeneklerdeki besinlerle beslenir.

    b) Tohumun Kısımları :
    1- Embriyo :
    Bitkinin kök, gövde, yaprak gibi kısımlarının oluşmasını sağlayan bitki taslağıdır.

    2- Çenek (Besin Deposu = Endosperm = Besi Doku) :
    Koruyucu kabuğun içinde, embriyonun etrafında, embriyonun besin ihtiyacını karşılayabilmesi için besin depo edilen kısımdır. Tohum çimleninceye yani bitki fotosentez yapıncaya kadar embriyo besin ihtiyacını çeneklerden karşılar.
    Besi doku hücrelerinde bitkinin türüne göre karbonhidrat, protein ve yağ gibi besin maddeleri depolanır.

    3- Koruyucu Kabuk :
    Embriyonun etrafında bulunan ve embriyoyu dış etkilere karşı koruyan yapıdır.

    c) Tohumun Çimlenmesi :
    Tohumdaki embriyonun uygun şartlarda bitkinin kök, gövde ve yaprak gibi kısımlarını oluşturmaya başlamasına çimlenme denir. Çimlenmenin gerçekleşebilmesi için su (nem), sıcaklık ve oksijenin yeterli miktarda olması gerekir.
    Su, sıcaklık ve oksijen yeterli miktarda ise (embriyo gelişerek) tohumun koruyucu kabuğu çatlar ve çimlenme başlar. Çimlenme sırasında tohumdaki embriyo sürekli büyür ve gelişir. Embriyo gelişirken ihtiyacı olan besini etrafındaki çeneklerden karşılar.
    Tohumun çimlenebilmesi için sıcaklığın yeteri miktarda olması gerekir. Düşük veya yüksek sıcaklıklarda çimlenme süresi çok uzar, çimlenme yavaşlar. Çok yüksek veya çok düşük sıcaklıklarda (0 0C – 35 0C nin dışında) ise çimlenme gerçekleşmez. Çimlenmenin gerçekleşebilmesi için sıcaklık 18 – 25 0C civarında olmalıdır. Bu nedenle ekim için en uygun mevsim ilkbahardır.
    Tohumun çimlenebilmesi için suyun yeterli miktarda olması gerekir. Fazla veya az suda çimlenme gerçekleşmez veya yavaş gerçekleşir. Tohumun çimlenmesi için gerekli olan su çimlenme sonucu oluşan bitkinin büyümesi için de gereklidir.
    Çimlenme tamamlanınca bitkinin kök, gövde ve yaprakları oluşur.
    Tohum çimleninceye kadar besin üretemez yani fotosentez yapamaz (yaprakları olmadığı için). Çimlenme sonucu bitkinin yaprakları oluştuğu için fotosentez yaparak kendi besinini kendisi üretir. (Fotosentez yaptığı andan itibaren çeneklerdeki besini kullanmayacağı için çenekler atılır).
    Bitkinin fotosentez yapabilmesi için su, karbondioksit gazı, sıcaklık ve ışık enerjisine yani güneş ışığına ihtiyaç duyar. Bu nedenle bitkinin büyümesi için su, karbondioksit gazı, ışık, sıcaklık ve oksijen gazı (solunum yaparken) gereklidir.
    Tohum çimlenirken fotosentez yapamadığı için toprağa, güneş ışığına ve karbondioksit gazına ihtiyaç duymaz. (Çimlenirken sadece solunum yaptığı için kuru ağırlığı azalır).

    NOT : 1- Bitkilerin çimlenmesi ve büyümesi için gerekli olan şartlardan biri olan sıcaklık
    seralarda kontrol altında tutulabilir. Bu nedenle mevsimlere özgü sebze ve meyveler mevsimi dışında da üretilebilir. Seralarda en düşük sıcaklık 100C, en yüksek sıcaklık 320C dir.
    2- Bitkide çimlenme, büyüme ve gelişme için sıcaklık gereklidir.
    3- Biber bitkisi için;
    • Çimlenme sıcaklığı → 150C
    • Büyüme sıcaklığı → 18 – 200C
    • Olgun bitki sıcaklığı → 250C

    d) Tohumun Etrafa Yayılması :
    Çimlenme sonucu bitkilerin oluşmasını sağlayan tohumlar su, rüzgâr, insanlar, hayvanlar (tarafından yenilerek veya hayvanlara yapışarak) ve meyveler sayesinde etrafa yayılarak uygun şartlarda çimlenirler ve yeni bir bitkiyi oluştururlar.
    • Yenilen meyve çekirdeklerinin etrafa atılması.
    • Bazı dikenli meyvelerin hayvanların tüyüne takılarak taşınması.
    • Bataklık ve su bitkilerinde su yoluyla tohumun taşınması.
    • Tohum ve meyve hayvanlar için besin kaynağıdır. Hayvanlar tarafından yenilen meyvelerin çekirdekleri veya tohumları dışkı yoluyla uzak bölgelere taşınarak onların etrafa yayılması sağlanır.

    Örnek : • Akçaağaç tohumları helikopter pervanesi gibi dönerek düşer ve yayılır.
    • Atkestanesinin yeşil renkli dikenli meyveleri içindeki tohumlar olgunlaşınca meyve düşer ve içindeki tohum yayılmış olur.
    • Karahindiba bitkisinin tohumları rüzgârla etrafa yayılır.
    • Böğürtlen kuşlar tarafından yenir ve tohumları kuşların dışkıları ile etrafa yayılır.

    bilimsel yöntem



    örnek bilimsel çalışma



    BİLİM İNSANI KİMDİR?

            Bilim insanları, dünya ve onun işleyişi hakkında bilgi toplayan insanlardır. Bunu yapmak için sorular sorar, ardından gözlem ve deneyi kullanarak, bu soruları yanıtlamaya çalışırlar. Bugün birçok farklı dalda çalışan bilim insanı vardır, ama 200 yıl öncesine kadar insanlar bilim dalları arasında bir ayırım yapmıyordu. Aslında "bilim adamı" sözü de 1830'dan önce kullanılmıyordu.
     Bilim Adamının Özellikleri

                Bir bilim adamını diğer insanlardan ayıran bazı özellikler vardır. Bilim adamında bulunması gereken özellikleri şöyle sıralayabiliriz:
    Bilim adamı meraklıdır.
    Bilim adamı iyi bir gözlemcidir.
    Bilim adamı objektiftir.
    Bilim adamı şüphecidir.
    Bilim adamı titizdir.
    Bilim adamı zamanını verimli kullanır.
    Bilim adamı, düşünen ve yeni fikirler üreten bir insandır.
    Bilim adamı diğer bilim adamları ile işbirliği yapabilir.
    Araştıracağı konuda kendisinden önce yapılan çalışmalarla ilgili bilgi sahibi olmalıdır.
    "Ben yaptım oldu." anlayışından uzak ve eleştiriye açık olmalıdır.
    Gözlemlerini çok dikkatli yapmalı, sabırlı olmalı ve karşısına çıkan tüm ipuçlarını çok iyi değerlendirebilmelidir.

    fen ve teknolojide sorun nedir?

    Fen bilimlerini diğer bilimlerden ayıran en önemli özellik; gözlem ve deneye önem vererek öğrencinin
    soru sorma, araştırma yapma becerisini geliştirme ve ortaya çıkan sonuçları yorumlayabilme olanağı
    sağlamasıdır. Bu nedenle fen bilimlerinin öğrencilere etkili ve kalıcı olarak öğretilmesi büyük önem
    taşır. Anlamlı ve kalıcı öğrenme için en etkili yöntem laboratuar yöntemidir.  Fen  öğretiminde
    laboratuvarın önemi ve laboratuvar destekli fen bilgisi öğretiminin öğrenci başarısına etkisi üzerine
    yapılan çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Laboratuvarda, yaparak yaşayarak yapılan bir öğretim, tüm duyu
    organlarını kullanma imkânı verir ve sebep-sonuç yorumu yapma zorunluluğu nedeniyle  beceriler
    kazandırma olanağı sağlar.  Fen bilimleri eğitiminde en iyi başarının deneysel yönteme dayalı öğrenme
    ile kazanılacağını ve deney ağırlıklı öğretim yönteminin, öğrenmede başarı düzeyini artırdığı ve bilginin
    kalıcılığına önemli ölçüde etki sağladığı, ancak bunun da bu konuda iyi yetişmiş öğretmenlerle
    gerçekleşeceği fen deneylerinin amaca uygun olarak gerçekleştirilmesinde öğretmenlerin anahtar
    unsur oldukları bilinmelidir.(4,7). Deneyler kullanılarak öğretilen fen bilimleri, öğrencilerin bilgi ve
    beceri bakımından daha donanımlı bir  hale gelmesine neden olmaktadır(8,13). Fen bilimlerinin
    öğretiminde, laboratuvarların verimli kullanılması ve basit araç-gereçlerle deney yapabilmek için
    öğretmen adaylarının eğitimleri sırasında gerekli önemin verilmesi gerekir.

    http://www.iconte.org/FileUpload/ks59689/File/123..pdf

    Fen ve Teknoloji Dersi Öğretim Programı’nın Amaçlar

    1. Doğal dünyayı  öğrenmeleri ve anlamaları, bunun düşünsel zenginliği ile heyecanını
    yaşamalarını sağlamak, 8
    2. Her sınıf düzeyinde bilimsel ve teknolojik gelişme ile olaylara merak duygusu
    geliştirmelerini teşvik etmek,
    3. Fen ve teknolojinin doğasını; Fen-Teknoloji-Toplum-Çevre arasındaki karşılıklı
    etkileşimleri anlamalarını sağlamak,
    4. Araştırma, okuma ve tartışma aracılığıyla yeni bilgileri yapılandırma becerileri
    kazanmalarını sağlamak,
    5. Eğitim ile meslek seçimi gibi konularda, fen ve teknolojiye dayalı meslekler hakkında
    bilgi, deneyim, ilgi geliştirmelerini sağlayabilecek alt yapıyı oluşturmak,
    6. Öğrenmeyi öğrenmelerini ve bu sayede mesleklerin değişen mahiyetine ayak
    uydurabilecek kapasiteyi geliştirmelerini sağlamak,
    7. Karşılaşabileceği alışılmadık durumlarda, yeni bilgi elde etme ile sorun çözmede fen ve
    teknolojiyi kullanmalarını sağlamak,
    8. Kişisel kararlar verirken uygun bilimsel süreç ve ilkeleri kullanmalarını sağlamak,
    9. Fen ve teknolojiyle ilgili sosyal, ekonomik ve etik değerleri, kişisel sağlık ve çevre
    sorunlarını fark etmelerini, bunlarla ilgili sorumluluk taşımalarını ve bilinçli kararlar
    vermelerini sağlamak,
    10. Bilmeye ve anlamaya istekli olma, sorgulama, mantığa değer verme, eylemlerin
    sonuçlarını düşünme gibi bilimsel değerlere sahip olmalarını, toplum ve çevre
    ilişkilerinde bu değerlere uygun biçimde hareket etmelerini sağlamak,
    11. Meslek yaşamlarında bilgi, anlayış ve becerilerini kullanarak ekonomik verimliliklerini
    artırmalarını sağlamaktı


    http://www.ebe.anadolu.edu.tr/tezler/yl/335-gonul%20aydin.pdf
    Fen, fiziksel ve biyolojik dünyayı tanımlamaya ve açıklamaya çalışan bir bilimdir. Fen,
    yalnızca dünya hakkındaki gerçeklerin toplamı değil aynı zamanda deneysel ölçütleri,
    mantıksal düşünmeyi ve sürekli sorgulamayı temel alan araştırma ve düşünme yoludur.

    Bütün çocuklar doğal dünyayı keşfetmekten zevk alır.


    Fen bilimi bir doğa bilimidir. İnsanların yaşadıkları çevreyi anlayıp yorumlamalarını ve
    bu karmaşık çevrede bir düzen arama düşüncesini harekete geçiren bilgi ve becerilerin
    özüdür



    Teknoloji ise, farklı disiplinlerde yer alan kavram ve becerilerin birleştirilerek
    materyallerin geliştirilmesi ve bu materyallerin yaşamı kolaylaştırmak amacıyla işlevsel
    hale dönüştürülmesidir.


    Fennin amacı doğayı anlayıp açıklamaya çalışmak
    iken teknolojinin amacı yaşamı kolaylaştırıcı, gereksinimlere yanıt veren değişimler
    yapmaktır.

    Öğrencilerin bilimsel düşünme gücünü geliştirmesinde önemli rol oynayan fen ve

    teknolojide yapılandırmacılığın uygulanması, öğrencilerin karşılaştıkları sorunlara
    kalıplaşmış bilgilerden hareketle çözüm üretme yerine sorun hakkındaki bilgileri
    araştırarak, keşfederek, hipotezler kurarak ve elde ettiği sonuçları bir bilim adamı gibi
    yorumlayarak bilimsel bir çalışma süreci ile sonuca ulaşması ve bilgileri yapılandırması
    gerekmektedir.Öğrencilerin bilimsel bilgileri önceki bilgileri ile ilişkilendirerek
    yapılandırabilmeleri için öğretmenin öğrencilerin hazırbulunuşluklarının farkında
    olması ve konu ile ilgili uyarıcı materyalleri öğrencilere sunarak sorun çözümünde
    gerekli bilgileri öğrencilerin keşfedebilmesi ve ön bilgileri ile ilişkilendirmeler yaparak
    bilgiyi yapılandırmalarını sağlaması gerekmektedir (İşman, Baytekin, Balkan, Horzum
    ve Kıyıcı, 2002). Bu niteliklerle yetişen öğrenciler çağın gereklerini yerine getirebilecek
    özelliklere sahip olmakla birlikte karşılaştıkları sorunlara çözüm üretmede ve topluma
    yararlı bireyler olmada önemli görevleri üstlenebilecektir.


    http://www.ebe.anadolu.edu.tr/tezler/yl/335-gonul%20aydin.pdf

    FEN ÖĞRETİMİNDE HİBRİTLEŞMİŞ BİR ÖĞRENME ORTAMI NASIL OLMALI?


    FEN ÖĞRETİMİNDE HİBRİTLEŞMİŞ BİR ÖĞRENME ORTAMI NASIL OLMALI?
    Yrd. Doç. Dr. Cenk KEŞAN(*) Deniz KAYA(**)
    (*)Yrd.Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi İlköğretim Matematik A.B.D
    (**) Uzm., Fen ve Teknoloji Öğretmeni
    Giriş
    ÖZET
    Gerek eğitim ve gerekse öğretim politikalarının çok yönlü olarak ele alındığı birçok ülkedeki amaç; eğitim sisteminin gereklerini tam olarak yerine getirebilmek ve bilişim dünyasında daha güzele ulaşabilmektir. Dünya düzenindeki eğitim sistemlerin çok yönlü olması, birçok bilim dalının birlikteliğini gerektirmesi, beraberinde disipline edilmiş bir gerçeği oluşturur. Bütün bunlar, küresel bir dünya içinde sürdürülebilir bir kalkınma ve rekabet gücü oluşturmanın da bir önkoşulu olarak, öğretim programlarının içerik, biçim ve eğitim-öğretim yaklaşımı bakımından çağın gereklerine uygun biçimde yeniden tasarlanması gerektiğini göstermektedir.
    Bu çalışmada hibritleşmiş bir öğrenme ortamının sahip olması gereken özellikleri ve boyutları üzerinde durulmuştur. Hibritleşmiş bir öğrenme ortamı yararlarının neler olabileceği ve eğitim politikası içerisindeki önemi vurgulanmaya çalışılmıştır.
    Anahtar Kelimeler: Fen eğitimi, matematik eğitimi, hibritleşme ve hibritleşmiş eğitim
    GİRİŞ
    Öğrenmeyi bir boyut olarak kabul edersek kendi aralarında hibritleşmiş dallar öğrenme sürecinin etkinliliğini ve verimliliğini artırmak için bir köprü vazifesi görürler. Birbiriyle bağımlı ve hibrite olmuş derslerin başında matematik ve fen bilimleri gelir. Nitekim bugün fen bilimlerinin birçok alanında matematik tüm azameti ile kendini hissettirir.
    Fen bilimlerini matematiğin temelinde; deney ve gözlem ürünlerinin bir sonucu olarak nitelendirebiliriz. Fizikteki temel yasalar deney ve teori arasında bir köprü görevi yapan matematik dili ile ifade edilmektedir. Bu nedenle, fizik yasalarının ifade edilmesinde ve karşılaşılan problemlerin çözümünde matematik bilgisine ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü matematik tüm zihinsel etkinlikler için vazgeçilmez bir başlangıç, bilimsel, teknolojik yenilik ve gelişmeler için gereken ortak bir dildir (Ersoy,1998).
    Fen, fiziksel ve biyolojik dünyayı tanımlamaya ve açıklamaya çalışan bir bilimdir. (MEB Talim Terbiye Kurulu,2005). Fen bilimi genel olarak; bilimsel bilgiler topluluğu olarak tanımlanır. Bir felsefeci içinse; bilginin doğruluğunun sorgulanması yöntemidir. Bunların her biri kendi içerisinde doğru tanımlardır. Fen bilimi; bilginin tabiatını düşünme, mevcut bilgi birikimini anlama ve yeni bilgi üretme sürecidir ( Ayas,ve Akdeniz1993 ).
    Bilimsel bilginin katlanarak arttığı, teknolojik yeniliklerin büyük bir hızla ilerlediği, fen ve teknolojinin etkilerinin yaşamımızın her alanında belirgin bir şekilde görüldüğü günümüz bilgi ve teknoloji çağında, toplumların geleceği açısından fen ve teknoloji eğitiminin anahtar bir rol oynadığı açıkça görülmektedir. Bu nedenle, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere bütün toplumlar sürekli olarak fen ve teknoloji eğitiminin kalitesini artırma çabası içindedir.
    Fen eğitimde temel amaç, öğrencilerin fen bilimiyle ilgili bilimsel bilgileri ezberlemeleri değil, hayatları boyunca karşılaşacakları problemleri çözebilmeleri, bilgiye ulaşabilmek için gerekli bilimsel tutumları ve becerileri yeteneklerince kazanmalarıdır. İlköğretimde yer alan Fen dersleri, öğrencilerin ilgi alanlarının belirlenmesi ve yeteneklerinin ortaya çıkarılması açısından son derece önemlidir (Akgün, 2001; Kaptan, 1998).
    Fen öğretimi ile hibrite edilmiş matematik öğretiminin amacı ise, kişiye günlük hayatın gerektirdiği matematik bilgi ve becerileri kazandırmak, ona problem çözmeyi öğretmek ve olayları problem çözme yaklaşımı içinde ele alan bir düşünce biçimi kazandırmaktır. Matematiğin bilimsel ilerlemede her alan için bir başvuru kaynağı olması, matematiksel düşünmenin öneminin artması, hemen hemen tüm öğretim programlarında matematik dersinin az ya da çok yer almasından da anlaşılmaktadır. Matematik öğretiminde verimliliğin nasıl artırılabileceği, öğrenmeye ayrılan zaman, zor konuların nasıl öğrenileceği tartışma konusu olmuştur. Matematikten daha fazla yararlanmak için arayışlar başlamış ve dikkatler matematik konularına ve öğretim sürecine yönelmiştir (Altun, 2002).
    AMAÇ
    Günümüzde uygulama alanlarının genişliği ile matematik ve fen bilimlerinden oluşan disiplinler arası etkileşim birikimli şekilde ilerlemektedir. Bu durum beraberinde fen ve matematik eğitimin tek bir çatı altında ve aynı sınıf ortamında bütünleştirilmesi gerçeğini doğurmaktadır. Nitekim geleneksel fen ve matematik öğretimi, matematik ve fen kavramlarının ve konularının öğretimi hakkında açıklayıcı bilgi vermemektedirler. Bu nedenle, öğrenciler matematik ve fen aktivitelerini destekleyecek kavramlar arasındaki ilişkileri görebilme mantığına sahip olamamaktadırlar (Dede ve Yaman, 2003).
    Bu çalışmanın amacı; fen öğretiminin etkinliğini artıracak öğrenme ortamında, hibrite edilmiş matematik öğretimi yararlarının neler olabileceğini belirlemeye çalışmaktır.
    Yenilenen ilköğretim programımızda bir takım köklü değişikliklere gidilmiştir. Alanlar arasındaki önem ön plana çıkartılmaya çalışılmış, dersler sınıf seviyelerine göre kavram analizlerine tabi tutulduğu gibi, dersler arası karşılaştırmalar da yapılmış ve tüm dersler birbirleriyle ilişkilendirilmiştir (M.E.B. Tanıtım Kitapçığı,2004). Bu durum sayesinde öğrenme sürecinde öğrenciler, etkinliklerle aktif kılınarak hedeflenen becerilere ulaşırken diğer dersler ve ara disiplinlerle etkileşim içinde olmaları hedeflenmiştir.
    O halde etkili bir eğitim modelinin geliştirilmesinde; gerek farklı dinamiklerin etkinliğini, gerekse bir süreç dahilinde öğretilebilecek müfredatın bu ilkelerle uyuşabildiğini göz önünde bulundurmamız gerekir. Fen bilimini matematiğe bağlamak için en etkili yolun öncelikle konularla ilgili projelerin örgütlenmesi müfredat programının bu düşünceler çevresinde şekillenmesi gerekir.
    YÖNTEM
    Araştırma iki ayrı bölüm şeklinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın ilk kısmında; literatür taraması yapılarak çeşitli kaynaklara ulaşılmıştır. Belirlenen kaynaklar genel matematik eğitiminden başlayarak matematik öğretmeni yetiştirme konusundaki çalışmalara kadar sınıflandırılmış yararlı olabilecek konularla ilgili ulaşılabilen tüm kaynaklar edinilmiştir.
    Araştırma; kullanılış, amaç, düzey ve fonksiyonu yönünden sorgulandığında “temel araştırma” olarak nitelenebilir. Çünkü temel araştırmalar, uygulama amacına yönelme endişesi olmayan, genellikle akademik amaçlarla ele alınmış olan, sosyal ve ekonomik ürünleri de belki gelecekte toplanacak çalışmalardır. Ayrıca temel eğitim araştırmaları, eğitim alanında ve insan davranışlarında genel kuralları keşfetmek, kuram geliştirme ve kuramı test etmeye dönük araştırmalardır. Yapıldığı çevre açısından bir “alan ya da saha araştırması” niteliğindedir. Saha araştırmaları gerçek ve günlük hayatın içinde yer almaktadır. Araştırma alanı doğal hayatın kendisidir.
    Son olarak araştırma; yöntem, amaç, zaman ve kontrol olanaklarına göre de “Betimsel araştırma” ya da survey araştırma olarak nitelenebilir. Betimsel araştırmalar olayların, objelerin, varlıkların, kurumların ve çeşitli alanların “ne” olduğunu betimlemeye açıklamaya çalışır (Kaptan,1998). Araştırma aynı zamanda karşılaştırmalı eğitim bilimi yönünden incelendiğinde, bu alanda yer alan yaklaşımlara göre bir çalışma olarak nitelenebilir. Bu araştırma karşılaştırmalı eğitim bilimine göre, yaklaşım da eğitim sistemlerindeki tüm boyutlar, o döneme ait tüm değişkenlerle birlikte yan yana getirilerek farklılıklar saptanmaya çalışılır. Ayrıca bu çalışma karşılaştırmalı eğitimcilerin sık kullandığı bir yaklaşım olan “Örnek olay incelemesi yaklaşımı” kapsamında da ele alınmalıdır. Örnek olay yaklaşımında bir ülkenin eğitim deneyimi incelenir. Yorum ve karşılaştırma okuyucuya ait olur (Ültanır,2000).
    BULGULAR
    a) Hibritleşme Nedir?
    Bir atomun son periyodundaki dolu ve yarı dolu orbitallerin kaynaşarak özdeş yeni orbitaller oluşturması olayına hibritleşme denir. S orbitali ve p orbitallerinin matematiksel olarak bir araya gelmesiyle oluşan yeni atomik orbitallere “hibrit” orbitali nedir. Elektronlar merkez atoma en uzakta bulunacak şekilde yerleşirler. Başka bir ifade ile açıklayacak olursak; eğer hibritleşmeye s'in yanında üç adet p orbitali katılmış ise oluşan yeni orbital “ ” orbitali adını, iki adet p orbitali katılmış ise “ ” orbitali adını ve son olarak s'in yanında sadece bir adet p orbitali hibritleşmeye katılmışsa bu durumda oluşan yeni orbitale “ ” orbitali adını alır( Balıkesir Üniversitesi Yayını, [BÜY], 2006). Anlama kolaylığı açısından bir üçgene benzetilebilir. Orbitallerdeki adı geçen dönüşümün birçok farklı açıklanış şekli bulunmakla birlikte genel anlamda bu olaya hibritleşme denir. En kısa ve öz anlamda hibritleşme, bir atomun son yörüngesindeki atomik orbitallerin karışarak enerji seviyeleri aynı olan yeni orbitaller sistemi oluşturması ve önceden bilinen atomik orbitallerin sonradan bulunan orbital yapısına uydurulması mantığıdır olarak tanımlanabilir. Hibritleşmeyle ortaya çıkan yeni orbitallere hibrit orbitali denir. Yukarıda şematik olarak çizilen hibrit orbitallerin her birindeki elektron dağılımı haritaları sırasıyla aşağıdaki şekillerde verilmiştir.
    Yukarıda şekillerde de görüldüğü gibi hibrit orbitallerin elektron dağılımları hemen hemen birbirinin aynısıdır. İki atoma ait hibrit orbitalleri birbirleri ve s orbitalleri ile bağı, hibritleşmeye katılmammış paralel eksenli p orbitalleri ise birbirleri ile bağı oluşturmaktadır(Sarıkaya, 2004:940).
    b) Hibritleşmenin Eğitim Boyutu Nasıl Olabilir?
    Etkili ve olumlu bir öğrenme ortamının oluşturulması birçok öğretim unsurun birlikte ele alınması ve düzenlenmesiyle mümkündür. Bir öğrenmenin istenilen şekilde sonuçlanması; çocuğun veya öğretmenin merkezde olmasına, çocuğun zihinsel yapısına, sınıf ortamının fiziksel durumuna, zamanın etkili kullanımına, sınıf atmosferine, öğretmen tarafından kullanılan yöntem ve tekniklere, öğrenme merkezlerinin oluşturulmasına, uygun değerlendirmeye vb. bağlıdır (Akyol 2000).
    İletişimde, bilgi alış verişinde ve teknolojide küresel boyutlarda çok hızlı değişimin olduğu, bilginin katlanarak arttığı ve her geçen gün yeni teknolojilerin üretildiği ve ülkeler arasında çok yönlü rekabet ortamının olduğu bir çağda yaşıyoruz (MEB:2000;1001). Böylesi bir ortamda çağı yakalayabilmek ve çağın gereklerini yerine getirebilmek gerekir. Baş döndürücü bir hızla ilerleyen bilişim çağında etkileşim her alanda giderek önemini artırmaktadır. Bu süreç geçmişten günümüze hiyerarşik bir yapı izleyerek devam etmektedir. Bu değişim süreci; eğitim politikalarında etkileşimli bir öğrenme mekanizmasının kullanılması ve yansıtılabilmesi gerçeğini oluşturmaktadır. İyi bir etkileşimli öğrenme beraberinde yeni yeni kavramlar, örüntüler, şemalar ve yapılar getirir. Öğrenme; daha fazla bilgiyi keşfetmek değil, farklı şemalar ve yapılar yoluyla bu iki bilgiyi ilişkilendirmektir(Brooks ve Brooks,2001). Buradan da hareketle var olan bilgilerin ortaya çıkması, belirli oranlarda mutlak bir etkileşimle gerçekleşir. Amaç iyi bir etkileşim neticesinde, oluşan hibritleşmiş kavramları ortaya çıkarabilmek olmalıdır.
    Öğrenmeyi bir boyut olarak kabul edersek kendi aralarında hibritleşmiş dallar öğrenme sürecinin etkinliliğini ve verimliliğini artırmak için bir köprü vazifesi görürler. Birbiriyle bağımlı ve hibrite olmuş derslerin başında matematik ve fen bilimleri gelir. Nitekim bugün fen bilimlerinin birçok alanında matematik tüm azameti ile kendini hissettirir. Fen bilimlerini matematiğin temelinde; deney ve gözlem ürünlerinin bir sonucu olarak nitelendirebiliriz. Fizikteki temel yasalar deney ve teori arasında bir köprü görevi yapan matematik dili ile ifade edilmektedir. Bu nedenle, fizik yasalarının ifade edilmesinde ve karşılaşılan problemlerin çözümünde matematik bilgisine ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü matematik tüm zihinsel etkinlikler için vazgeçilmez bir başlangıç, bilimsel, teknolojik yenilik ve gelişmeler için gereken ortak bir dildir(Ersoy,1998).
    Davison, Miller, and Metheny (1995) fen bilimi ve matematik hibritleşmesinin beş tipini teşhis ettiler. Bunlar ilk olarak disiplinler arasındaki memnuniyet, ikinci olarak matematik ve fen bilimini kavrama, üçüncü olarak fen bilimi ve matematikte kullanılan ölçü birimi, dördüncü olarak fen bilimi ve matematiğin model oluşturdukları teknikler, son olarakta fen bilimi ve matematik dilinin birleşmesi. Disiplinler arasındaki memnuniyet yürütülebilir bir birlikte önemli unsundur. Burada belirtilen husus; elde etmeye çalıştığımız ürünün verimli bir şekilde ortaya çıkarılmasında disiplinler arası etkileşimin niteliğidir. Çünkü birliktelik sağlanacak dallarda ihtiyacı giderebilecek bir etkileşim faydalı olur. Eğer birliktelikte karşılıklı olarak gereksinimleri gideremeyen bilimler etki alanlarını azaltırlar.
    Örneğin fen bilimleri müfredatında yer alan fotosentez kavramı öğrencilere öğretilirken, matematik müfredatında yer alan denklemler kavramı da öğrencilere öğretilmeli ki fen bilimindeki ihtiyacın matematik bilimiyle karşılanması sağlanmalıdır. Öğrencilerin fen bilimi ve matematiği kavramaları bir bütün halinde olmalıdır. Bu durum kavramlar arasındaki geçişlerde öğrencilerin fen bilimi ve matematik bilimini aynı ortam içerisinde tatmalarıyla sağlanabilir.
    Fen bilimi ve matematikte kullanılan ölçü birimi ise değişkenlerin değer derecesi üzerindeki etkisidir. Yüzde ve ölçü olarak bir ayrım yapmamız yanlış olur. Buradaki ölçü öğrencilere aktarılan fen bilimleri ve matematiğin öğretilmesinde her iki alanın öğrenme üzerindeki etkisini belirtir. Fen bilimi ve matematiğin model oluşturduğu teknikler öğrencilerin öğrenme ortamında yeni bir öğrenme modeli ile yüzleşmesi olarak nitelendirilebilir. Burada dikkat edilecek en önemli nokta fen bilimi ve matematiği öğrencilere aktarırken her iki alana da eşit mesafede bir modeli sunabilmektir. Son alarak belirtilen nokta ise dildir. Hem matematik dili hem de fen biliminin dili kullanıldıkları alanlar içerisinde önemini hep korumuştur. Fakat bu bilimlerin birlikteliği sonucunda ortak bir dil meydana gelir ki bu durum yeni bir oluşumun sonucunda ortaya konulan bir üründür.
    İyi hibrite edilmiş bir eğitim ortamında öğrenci istek ve merak duygusunun gelişimine katkıda bulanacak durumlar olmalıdır. Beane (1996) dört özellikte tümlevlemeyi tanımladı; ilk olarak bir problemlerin çevresinde organize edilen müfredat programı ikinci olarak bilgi içeriğinin gerçek dünyadaki kişisel ve sosyal bağlamdaki önemi, üçüncü olarak geçerli bir problem durumu, son olarakta bilgi ve problemlerin uygulanması adına projeler ve etkinlikler.
    Yukarıdaki şekilde bağımsız matematik, bağımsız fen teknoloji-toplum, matematik merkezli, fen teknoloji-toplum merkezli ve matematik ve fen teknoloji toplumun eşit olarak ele alındığı bir eğitim ortamı şematize edilmeye çalışılmış, hibrite edilmiş fen teknoloji-toplum ve matematiğin merkezde yer aldığı gösterilmiştir. Bağımsız matematik yalnız matematik bilgilerinin yer aldığı tek disiplin alanıdır. Öğrencilere aktarılan bilgiler matematikle sınırlı ve kendi alanının dışına çıkmaz. Bağımsız fen teknoloji-toplum, bağımsız matematikte de belirttiğimiz üzere; yalnız fen bilimleriyle ilgilenir. Kendi sınırları dışına çıkmaz. Matematik merkezli öğretimde ise matematik kavramları fen aktiviteleri ile, fen teknoloji-toplum merkezli öğretimde ise matematik aktiviteleri ile desteklenen bir öğretim anlayışı hakimdir. Bizim üzerinde durduğumuz ve araştırdığımız kısım ise matematik ve fen teknoloji-toplum öğretiminin eşit olduğu kısımdır. Burada fen ve matematik aktivitelerinin hibritleşmesinin yanında öğrenciye aktarılacak bilgilerde bir yapı oluşturacak şekilde hibritleştirilmiştir.
    c) Hibritleşmiş Öğrenmenin Avantajları
    Her geçen gün bilgi alış-verişi biraz daha hızlı ve sitemli olarak artmaktadır. Bu ilişkisel döngüler bir birini tamamlayarak, birbiriyle bağımlı ve sezgisel olarak devam etmektedir. Öğrenmenin yapısını oluşturan bu ilişkisel döngüler hiçbir zaman bağımsız olma başarısını gösterememiştir. Nitekim bu gün fenden matematiğe, teknolojiden bilişim çağına, kültürden sanata, tarihten coğrafyaya, ekonomiden siyasete, üretimden tüketime hemen hemen her dalda ilişkisel birliktelikler kendini hissettirir. Bu orada önemi koruyan öğrenme kavramı ise bu birlikteliklerin meyvesini oluşturur diyebiliriz. Öğrenme, birey ve çevre arasındaki etkileşim sonucu oluşan kalıcı izli davranış değişimi, alışkanlık kazanma ve nörofizyolojik bir süreç olarak kabul edilmektedir. Bu süreç, sosyal çevrede meydana gelen bir olay ve öğrencinin geleneksel etkinliklere artan şekilde katıldığı kültürlenme sürencinin bir parçası olarak da algılanmaktadır (McCormick vd,1996:4; Wertsch ve Toma, 1995:167).
    Berlin and White's (1994) tümleşik fen bilimi ve matematik model anlayışlı işlemlerin öğrenme yollarında etkili olduğunu çünkü odaklanan düşünme becerisinin içerik, bilgi, tutum kavrayışlar ve stratejiler üzerinde gelişime sebep olduğunu vurgulamaktadırlar. Hibritleşmiş bir müfredat programında öğrencilerdeki öğrenme potansiyelin gelişimine katkı bulunacak bir olgunun dışında, hibritleşmiş bir ortamdaki öğrenmenin avantajlarını şu şekilde sıralayabiliriz;
    √ Disiplinler arası bağlantıları kullanarak öğrencilerin soruşturma becerilerini geliştirir,
    √ Öğretmen ve öğrenciler arasında karar verme, sorular yöneltme ve stratejiler geliştirmede yol gösterir,
    √ Demokratik bir ders ortamının oluşturulmasını sağlar,
    √ Öğrenciler arasındaki etkileşimi geliştirerek, ürün oluşturmada, dram ve iletişimde fırsatlar ortaya koyar,
    √ Düşünce ve kültürün çeşitliliğine yardımcı olur,
    √ Sözlü haberleşme, gözlem içeren kaynakları kullanmak için öğrencileri teşvik eder.
    √ Öğrenme için dil birlikteliğinin yanında sembol sistemlerin gelişmesini sağlar,
    √ Her iki dalın değerlendirme işini tayin eder.
    Fen bilimlerin içerisinde yer alan ve matematikle hibrite olmuş optik, elektronik, elektrostatik, basınç, fotosentez, kemosentez, kimyasal bağlar, kimyasal tepkimeler, ısı, sıcaklık, organik bileşikler, ses, güneş sistemi, maddenin yapısı, kuvvet, hareket vb. bir çok dallar örnek olarak gösterilebilir. Matematiği bir araç olarak kabul edersek bütünleştirilmiş öğrenme ortamlarında dersler arasındaki geçişte hibritleşmiş konuların göz önünde bulundurulması gerekir.
    Çünkü öğrenci ihtiyaç ve gereksinimlerinin dikkate alındığı bir eğitim sisteminde alt basamaktaki kazanım ve davranışların edilememesi durumunda bir üst öğrenim basamağına geçebilmek çok zordur. Eğitim sistemimizdeki bu gerçekliğine şöyle bir örnek vermek mümkündür; bugün milli eğitim sistemimizde ilköğretim fen-teknoloji dersinde yer alan ve 7.sınıf öğrenme programında “ya basınç olmasıydı” ünitesi ile yine milli eğitim sistemimizde ilköğretim 7. sınıf matematik öğretim programında yer alan oran-orantı üniteleri bir biri içerisinde hibritleşmiş ünitelerdir. Öğrencinin matematikte “oran-orantı” ünitesinin niteliklerini taşımaması ve kazanımlarını edinememesi durumunda fen-teknolojideki ya basınç olmasaydı ünitesindeki kazanımları da edinebilmesi oldukça zordur.
    Ayrı ayrı dersler halinde verilen ünitelerin koordinasyonunu sağlamak da oldukça zor olmaktadır. Bugün eğitim sistemimizde bu gerçeği yaşamakta ve görmekteyiz. Bütünleştirilmiş bir eğitim politikası çerçevesinde bir ürünün bütün parçalarını sırası ve sistematiği içinde daha verimli bir şekilde sunulması, dersler arasındaki etkileşimi dada etkin hale getirecektir. Bu durum öğrencilerin problemi ya da görevi bütünüyle sahiplenmesine ve özgün bir çözüm geliştirebilmesine, öğrenciye sunulan eğitsel etkinlikler bir göreve yada probleme bağlanarak öğrencinin kendi anlam yapılarını oluşturabilecek özgün bir görev biçiminde verilmesine, öğrencinin düşünmesini zorlayacak ve destekleyecek öğrenme ortamlarının tasarlanmasına, öğrencinin farklı bakış açılarını test etmesine, öğrencinin kendi bilişsel yapılandırma yeterliliklerini gelişmesine olanak sağlayacak kendi yaşam ortamları ile ilişkili okul ve çevre koşullarına uygun gerçek etkinlikler tasarlanmasını hızlandırmasını kolaylaştıracaktır.
    Öğrencilere sunulan malzemenin özümsenmeden, ilişkilendirilmeden ve farklı alanlar içindeki önemi vurgulanmadan aktarılması öğrenme düzeyinin düşük olması nedenlerinin başında gelir. Matematikte herhangi bir kavramla ilgili kazanım, yeni bilgi ile öğrenilmiş olan bilginin uygun bir şekilde ilişkilendirilmesi sonucu ortaya çıkmaktadır(Skemp,1971). Bu durum kendi içerisinde anlamlandırılmış bir öğrenme ortamın farklılığını bir kez daha ortaya koymaktadır.
    d) Hibritleşmiş Bir Müfredat Programı Nasıl Olmalıdır?
    Hibritleşmiş bir müfredat programı disiplinler arası öğretim konulu bir sinerjidir. Yapılandırılmış öğretim ortamında ve bilimler arasındaki bağlantıların oluşmasında bir yol göstericidir. Hibritleşmiş bir müfredat programını daha iyi tanımlamak için bilimler arsındaki ilişkilerin niteliğine bakmak gerekir. Hibrite edilmiş bir müfredat programında tümleşik bir çalışma hakimdir. Çocuklar konular arasındaki bağlantıları kurar, çevrelerinin yönlendirmesi ile genel olarak bilgiyi keşfeder (Humphreys, Post, and Ellis 1981).
    Hibritleşmiş bir müfredat programında öğrencilere iletişim, sanat, doğa bilimi, matematik, sosyal bilimler, müzik ve spor gibi dallar arasında bağlantılar kurabilecek imkanlar sunulmalıdır. Sürdürülebilir hibrite edilmiş bir müfredat programında öğrencilerin geliştirdikleri becerileri ve bilgileri bir bölgeden geçirip daha fazla alanlarda uygulamalarına olanak sağlanmalıdır.
    Humphreys, Post, ve Ellis (1981) hibrite edilerek kararlaştırılmış müfredat programında şu özelliklerin olması gerektiğini vurgulamışlar;
    √ Müfredatlar arasında subjektif olarak rehberlik etmeli,
    √ Müfredat programında yer alan etkinlikler ve değerlendirmeler geliştirilen bir model halinde sunulmalıdır,
    √ Bağlantı içerikleri zengin olduğu kadar yansız olmalı,
    √ Değerlendirme etkinlikleri birbiri içerisinde geçişmeli olmalı,
    √ Tüm müfredat içerisinde yer alan örnekler rehberlik edebilmeli.
    Takım deseni haline ilişkili, takviye edilebilen ve uygulamalı bir müfredat programı olmalıdır. Öğrencilerin çabuk algılanmasına fırsat tanıyan, kavramlar arasındaki becerileri sinerjik halinde aktarabilen bir yapıda olmalıdır. Elde edilen sonuçlar öğrencilere aktarılan öğretim programıyla uyuşmalı, öğretme programındaki geçişler hiyerarşik bir yapı izlemelidir.
    Aşağıda şekilde hibrite edilmiş bir öğretim durumu şematize edilmeye çalışılmıştır. yalnız fen bilimi ve matematik alanı değil diğer alanlarda hibride edilmiş bir öğretim durumunda göz önünde bulundurulmuştur. Disiplinler arası bağımsız bir anlayışın benimsenmediği, etkileşimli bir ortamda meydana gelecek öğenim durumunun diğer disiplinler arasındaki geçişleri belirtilmeye çalışılmıştır.
    Disiplinler arası bir müfredat programı olan hibrite edilmiş müfredat programı bilgileri örgütleyen, konuların odağı olan ve enli bir çalışmanın ürünüdür(Good,1973). Birden fazla dilin bir araya gelerek öğrencilere sunulduğu bu programda birçok envanterle bulunması da öğrencilerin gerçek dünya içerisindeki yer alınmasında önemli bir paya sahiptir. Projelerde oluşacak zenginlik birleştirilmiş öğretim ortamında başarıyı artıracaktır. Hibritleşmiş bir müfredat programında yer alacak en önemli hususta öğrencilerin yeteneklerini hayata geçirebilecek bir güven duygusu verebilmesidir. Hibrite edilmiş bir müfredat programında genel olarak şu durumların yer alması gerekir;
    √ Konuların bir kombinasyonu,
    √ Projelerdeki bir vurgu,
    √ Ders kitaplarının ötesinde giden kaynaklar,
    √ Kavramların arasında ilişkiler,
    √ İlkeleri örgütleyen ünite konuları,
    √ Esnek özet plan,
    √ Esnek öğrenci gruplandırma.
    SONUÇ VE ÖNERİLER
    Bu araştırma sonucunda;
    • Yapılan çalışmalar ışığında; fen konularının öğretilmesinde, hibrite edilmiş matematik öğretiminin uygulanması, öğrencilerin alanlar arasında ilişki kurma becerilerini geliştirebilmelerine katkı sağlar.
    • Hibrite edilmiş bir öğrenme ortamında öğrenciler alanları arasında uygulama yapabilme yeteneklerini geliştirir.
    • Hibrite edilmiş öğrenme ortamında öğrenciler; öğrenme ürünlerini oluşturmada yapılandırmaya gidebilme ve farklı alanlarda bunu ortaya çıkarabilme yetilerini geliştirirler.
    • Hibrite edilmiş öğrenme ortamında öğrenciler; kendi duygu ve düşüncelerini ifade ederken çalışma sonuçlarının alanlar içindeki önemini kavrayabilirler.
    • Hibrite edilmiş öğrenme ortamındaki öğrenciler; matematik ve fen aktivitelerini destekleyecek kavramlar arasındaki ilişkileri görebilme mantığını oluşturabilme fırsatını yakalarlar.
    • Hibrite edilmiş öğrenme ortamında öğrenciler; öğrenme ürünleri sonucunda eğlendiği kadar düşünme yetisini geliştirebilme imkanı yakalar.
    • Matematik ve Fen düşünme düzeylerini kendi ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirebilme ve yönlendirebilme,
    • Plan yapma, strateji geliştirme, bağımsız olarak çalışabilme veya davranabilme yeteneklerini alanlar arasında uygulayabilmeyi hibrite edilmiş bir öğrenme ortamında ortaya çıkarırlar.
    • Hibrite edilmiş bir öğrenme ortamı sayesinde; yaratıcı, esnek ve eleştirel düşünebilme ile mantıksal çıkarımlarını alanlar arasında aktarabilme olanağını elde ederler gibi özelliklerin öğrencilere kazandırılması beklenmektedir.
    Öğrencilerin yalnız bir alanda gerçekleştirdikleri eğitim ve öğretim süreci mümkün olduğu kadar alanlar arasına dağıtılmalı ve bütünleştirilmelidir. Öğrencilerin öğrenme sürecide deneyimlerini kullanabileceği, hem matematik hem de fen teknoloji-toplum alanlarında etkileşim kurma olanağı bulabileceği, bu olanağı aynı ortam içerisinde yakalamasına fırsat veren bir eğitim anlayışını, sistemimin bir gerekliliği haline getirmeliyiz. O halde etkili bir eğitim modelinin geliştirilmesinde; gerek farklı dinamiklerin etkinliğini, gerekse bir süreç dahilinde öğretilebilecek müfredatın bu ilkelerle uyuşabildiğini göz önünde bulundurmamız gerekir.
    KAYNAKLAR
    1. Akgün , Ş. (2001). Fen Bilgisi Öğretimi. (7. baskı), Giresun: Pegem A yayıncılık.
    2. Altun, M., (2002). Matematik Öğretimi Kitabı. İstanbul: Alfa Yayın Dağıtımı.
    3. Ayaş, A. & Akdeniz, A.R. (1993). Development of The Turkish Secondary Science Curriculum. Science Education 77 (4), 433 – 440.
    4. Beane, 1 (1996). On the shoulders of giants! The case for curriculum integration. Middle School Journal. 28,6-11. (September 1996).
    5. Beeth, E. M.& McNeal, B.(1999). Co-Teaching Science and Mathematics Methods Courses. http://209.85.129.104/search?q=cache:ykxZ5GpHM08J:www.ed.psu.edu/CI/Journals/1999AETS/Beeth_McNeal.rtf+CoTeaching
    +Science+and+Mathematics+Methods+Courses.&hl=tr&gl=tr&ct=clnk&cd=1. (12 Aralık 2006).
    6. Berlin, Dona, F.(1994). The Integration Science and Mathematics Education. School Science & Mathematics Academiz Periodical. 00366803,, Vol. 94, Issue 1.(June 1994).
    7. Davison, D. M., Miller, K. W., & Metheny, D. L. (1995). What does integration of science and mathematics really mean? School Science and Mathematics. 95(5), 226-230.(May 1995).
    8. Dede, Y. & Yaman, S.(2003). Fen ve Matematik Eğitiminde Proje Çalışmanın Yeri, Önemi ve Değerlendirilmesi. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi. Cilt:23, Sayı:1.Syf:117-132.(2003).
    9. Ersoy,Y.(1998). Okullardaki Matematik Öğretimi ve Eğitimi: Ders Öncesi Hazırlıklar ve Etkinlikler. Çağdaş Eğitim Dergisi,244 (Haziran 1998).
    10. Humphreys, A.; Post, T.; and Ellis, A. Interdisciplinary Methods: A Thematic Approach. Santa Monica, CA: Goodyear Publishing Company, 1981.
    11. Kaptan, S. “Bilimsel Araştırma ve İstatistik Teknikleri.” (Geliştirilmiş 11. Kastamonu Eğitim Dergisi. Cilt:12, No:1, syf:97-104.(Mart 2004).v 12. McCormick, R., Murphy, P., Hennessy, S., and Davidson., M.,(1996). Research on Student Learning of Designing and Problem Solving in Technology Activity in Schools in England. Paper Presented to American Research Association Annual Meeting. New York.8th-11th. April
    13. Milli Eğitim Bakanlığı.(2005).İlköğretim Fen ve Teknoloji Dersi (6,7 ve (.Sınıflar) Öğretim Programı. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı. Syf:3-83.Ankara.
    14. Sarıkaya, Y.(1993). Fizikokimya. 5.baskı syf:940. Ankara. Gazi Büro Kitapevi.
    15. Skemp , R. R. (1971). The Psychology of learning mathematics, Penguin Books, Middlesex, England.
    16. Türk Dil Kurumu. (1983). Matematik Terimleri Sözlüğü. (1. Baskı). Hazırlayanlar: Doğan Çoker - Timur Karaçay. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları: 508.
    17. Ültanır, G. “Karşılaştırmalı Eğitim Bilimi: Kuram ve Teknikler.” Ankara. Eylül Kitap ve yayınevi. (2000).